5 Kasım 2013 Salı

Oi Va Voi!

Bugün size "Oi Va Voi" isimli bir gruptan bahsedeceğim. "Oi Va Voi"yi daha önce duymuş muydunuz?

Ben onlarla ilk kez 2007 yılında Babylon'da tanışmıştım ve gerçekten çok etkilenmiştim. Kelime anlamı olarak İbranice “Aman Allahım” demek Oi Va Voi... Londralı gençlerden oluşan özel bir müzik grubu... Geleneksel Batı Avrupa çingene ve Klezmer müziğini, modern dans ritimleriyle harmanlıyorlar Müzikleri soul, ska, trip hop, drum’n bass ve Balkan ritimlerinin keyifli bir kombinasyonu da diyebiliriz.

Grup henüz hiçbir albümleri yayınlanmadan BBC Radio 3 World Music Boundry Crossing ve Listener kategorilerinde ödül kazanmış. Benim en sevdiğim parçaları Refugee, Yesterday Mistakes ve Gypsy! Dinlemek için her bir şarkının isminin üstüne tıklamanız yeterli...

31 Ekim 2013 Perşembe

İyi hayat, iyi fiyat...

Bu slogan, Türkiye pazarına yeni giren bir markaya ait: Conforoma'ya...

Conforoma, bildiğim kadarıyla bir Fransız firması. İkea'nın biraz daha küçüğü gibi düşünebilirsiniz. Oldukça uygun fiyatlı kampanyaları var.

Örneğin; Samsung'un elmas kazanlı, 7 kg kapasiteli, çok güzel bir çamaşır makinesini 599 TL'ye aldım. Süper değil mi sizce de?

Şu anda sadece Ümraniye Carrefour'da yerleri var. Mutlaka bir bakmanızı tavsiye ederim. Gitmeden önce kataloglarını incelemek isterseniz şurayı tıklamanız yeterli. Aman kendinizi kaybetmeyin :) İyi alışverişler...

25 Ekim 2013 Cuma

Hepimiz güneşi bekliyoruz :)

Kanal D'nin "Güneşi Beklerken" dizisini mutlaka izlemişsinizdir, en kötü ihtimalle adını duymuşsunuzdur. Çünkü 7'den 77'ye bütün hanımlar güneşi bekliyoruz bu ara :)

Emre Kınay, Ebru Aykaç, Gökçe Yanardağ gibi ünlü isimlerin yer aldığı dizide 4 gencin hikayesi anlatılıyor. Başrolde 16 yaşında, annesiyle birlikte küçük bir sahil kasabasından İstanbul'a gelen cici ama asi bir kız var. Aynı okulda Zeynep'in hoşlandığı Barış isimli, iyilik timsali bir genç var (Ki şu anda Zeynep ile birlikteler). Her ne kadar tezat görünseler de; okulun sahibinin oğlu "kötü çocuk" Kerem, Barış'ın en yakın arkadaşı... Ve bir de şu anda Kerem ile çıkan, okulun spor hocasının kızı Melis var.

Güneşi Beklerken dizisinin 4 genci işte karşınızda!

Kerem Bürsin (Kerem) ve İsmail Ege Şaşmaz (Barış)
Yağmur Tanrıversin (Melis) ve Hande Doğandemir (Zeynep)

Bu dizi neden mi çok tutuldu? Cevabı basit: Samimi bir hikaye, herkes kendinden bir şey buluyor, çok iyi oyuncular var... Hmmm şey, var olmasına var da ben şu an tamamen boş konuşuyorum. Açık konuşalım; herkes bu diziyi "Kerem" için izliyor. Elbette saydığım şeyler doğru, yalan değil. Ancak Kerem Bürsin faktörü tartışılmaz...


O halde Kerem Bürsin'i biraz daha yakından tanıyalım, ne dersiniz? Kerem Bürsin, 1987 doğumlu, başarılı bir aktör... 2002'de (o zamanlar 15 yaşında oluyor kendisi) Amerika'ya yerleşmiş. Teksas'ta büyümüş ve sonra üniversite eğitimini Boston Emerson College'de tamamlamış. Eğitimini tamamladıktan sonra da Los Angeles'a taşınıp orada Oscar'lı yapımcı Roger Corman tarafından keşfedilmiş. Sonra Roger Corman'nın Sharktopus ve Ghost of the Imperial Palace filmlerinde oynamış. Yani Hollywood tozu da yutmuş :)

Kerem, Carolyn Pickman ve Eric Morris'ten oyunculuk eğitimi almış. Sonra Gaye Sökmen Ajans'la anlaşarak Türkiye'de de oyunculuk yapmaya başlamış. Binicilik, yüzme, Amerikan futbolu ve ağırlık eğitimi almış. Basketbol, tenis ve lakros da biliyor. Muhteşem İngilizce'si ve tatlı Türkçe aksanı da cabası... Eee daha ne olsun :)

Güneşi Beklerken'e geri dönersek, şu da var aslında. Zeynep ve Kerem birbirine çok yakışıyor, çok tatlılar. Hande Demirdoğan'ın hoş ve sempatik tarzıyla canlandırdığı Zeynep karakteri, asi çocuk Kerem karakteriyle çok yakışıyor. Dizinin takipçileri onlara çok güzel bir takma isim de bulmuş: ZeyKer :) Ne kadar tatlı olduklarını görmek isterseniz şu videolara bir bakın derim:

13. bölüm - Zeynep ve Kerem dans ediyor: http://www.youtube.com/watch?v=gPstgqI50Is
15. bölüm - Zeynep ve Kerem birlikte pasta yapıyor: http://www.youtube.com/watch?v=hFLXBW4TT38
Zeynep ve Kerem'in didişmeleri ve mimikleri: http://www.youtube.com/watch?v=TFWJamL5utg
Haa bi de çok konuşulan öpüşme sahnesi var tabii: http://www.youtube.com/watch?v=8EK_MuCd0EE


İşte böyle... Sanıyorum yazımı burada sonlandırmalıyım (ki daha Kerem hakkında uzuunnnn uzun yazabilirim) ve sanıyorum şu ana kadarki en uzun yazım oldu halihazırda. Kısacası; eğer henüz Güneşi Beklerken dizisinin tutkunlarından biri değilseniz mutlaka ama mutlaka izleyin! Her Pazar saat 20.00'de Kanal D'de...

Güneşi Beklerken tutkunlarına sevgiler :)

22 Ekim 2013 Salı

Geleceğinize mektup göndermek nasıl olurdu?

Ben bazen gelecekte nerede olacağımı, neler yapacağımı düşünürüm. Siz de düşünür müsünüz? Peki ya gelecekteki kendinize bir mektup iletmeyi hiç düşündünüz mü?

Hayal mi? Saçma mı? Garip mi? :) Valla ben bulmadım; FutureMe.org yapmış. Gelecekteki kendinize e-mail göndermenizi sağlayan bir internet sitesi kurmuşlar. Siteden kendi e-mailinize bir not yazıyorsunuz ve bu not istediğiniz tarihte size gönderiliyor. Denemek isterseniz buyrun :)


7 Ekim 2013 Pazartesi

Güncel ve tarihi haritalar burada!

Lisedeyken coğrafya dersini sever miydiniz? Ben Fen-Matematik'çiydim ama coğrafyayı da severdim ilginç bir şekilde. İşte bu önerim tam da coğrafya tutkunlarına göre...

Farklı ülkeler ve bölgeler hakkında bilgi edinmek, haritalarını incelemek sizin için bir tutkuysa ya da belki bir ödeviniz/projeniz için gerekiyorsa; dünyanın tüm bölgelerine ait güncel ve tarihi haritalara ulaşabileceğiniz bir site önereceğim size. 

Teksas Üniversitesi’nin sitesinde yer alan harita koleksiyonundan yüzlerce farklı haritaya ulaşabilirsiniz.

4 Ekim 2013 Cuma

Karşılaştırmalı uçak bileti

Bayram yaklaşıyor, tatil yapma hayalinde olanlar çoktaannn ayarlamalarını yapmışlardır bile. Ama aranızda eğer hâlâ uçak bileti bakanlarınız varsa bu tavsiyeme kulak versin:


Skyscanner, Avrupa’nın önde gelen seyahat arama sitelerinden biri... 1000'den fazla havayolunun milyonlarca uçuşunu çevrimiçi karşılaştırmayla sunabilen bu site, esnek arama seçenekleriyle en iyi teklifleri görebilmenizi de sağlıyor. İşinize yarayabilir... Şimdiden iyi tatiller :)

1 Ekim 2013 Salı

Sadece 5 saniye!

Sadece 5 saniyeniz olsa kendinizi nasıl ifade ederdiniz? Biraz zor, değil mi? Dünyanın dört bir yanından ilginç ve komik örnekleri görmek istiyorsanız; 5-Second Films sitesini ziyaret edebilirsiniz :)


Bu ilginç site, Brian “Boss Man” Firenzi'nin 2005 yılının ilkbaharında yarattığı bir site. Kural çok basit: 2 saniye başlangıç başlıkları, 5 saniye video ve 1 saniye bitiş başlıkları... toplam 8 saniyelik bir video çekmek! Bol şanslar...

24 Eylül 2013 Salı

80 yılda dünyayı değiştiren 80 gün!

Bazı günler vardır ki; sadece bir ülkenin geleceğini değil, bütün dünyayı değiştirir... Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyeti ilan etmesi gibi… 

Böyle şeyler hep çok ilgimi çekmiştir benim. Eğer siz de son 80 yılda dünyayı değiştiren 80 günü öğrenmek istiyorsanız, Time dergisinin sitesine bakabilirsiniz :)

19 Eylül 2013 Perşembe

Yolunuz bu yakaya düşerse...

Yolunuz bu yakaya (yani İstanbul-Anadolu yakasına) düşerse, sakın Buyaka Alışveriş Merkezi'ne uğramadan geçmeyin. Neden mi? Birden fazla sebebi var bana göre:

- İçerisinde 150'ye yakın mağaza var. Marka mix'i oldukça iyi!
- Çok keyifli restoran ve kafeleri var, açık alanda da oturabiliyorsunuz.
- Çocuklar ve büyükler için birçok aktivite yapıyorlar.
- Otoparkı geniş ve güzel, 1200 araç kapasitesi var.
- Hemen yanında Ikea ve Meydan Alışveriş Merkezi var, yani bir taşla üç kuş da diyebiliriz :)

Burada hangi mağazalar var diye merak ettiyseniz şurayı tıklayarak bakabilirsiniz. Yakın dönemdeki etkinliklere ise şuradan ulaşabilirsiniz. Haa bir de kampanyalar var tabii, o da burada!

Hafta sonları haddinden fazla kalabalık olabiliyor ama yine de diyorum ki; yolunuz bu yakaya düşerse, Buyaka'ya uğramadan geçmeyin :)

17 Eylül 2013 Salı

Şimdi orada saat kaçtır?

Yurtdışında okuyan/yaşayan ya da yurtdışında akrabaları/sevdikleri olan herkes bu sözü çokça kez söylemiştir hayatında. "Şimdi orada saat kaçtır?"


Farklı bir ülkede yaşayan arkadaş ya da akrabalarımızla iletişim kurmak istediğimizde, saat farkını hesaplamak zorunda kalırız çünkü... Kafadan hesaplamalar da bazen yanıltıcı olabilir. Ama artık işin kolayı var. Martin Zwernemann’ın yarattığı Time Ticker’ın sayfasından yararlanabilirsiniz. Üstelik iPhone ve iPod uygulamaları da varmış, benden söylemesi :)

13 Eylül 2013 Cuma

Ya bir gün uyansaydınız ve hayatınız mükemmel olsaydı?


Bu cümle Sophie Kinsella'nın "Beni Hatırladın Mı?" isimli bestseller kitabının kapak cümlesi... Bu kitabı okuyup bitirmem sadece 2 gün sürdü (Üstelik İngilizce'sini okuyordum) ve tek kelimeyle ba-yıl-dım! :)

Hatırlarsanız daha önce Siz de alışverişkoliklerden misiniz? başlıklı yazımda Sophie Kinsella'yı size tanıtmıştım.Kendisi bir romantik komedi yazarı ve bu konuda gerçekten çok başarılı... Herneyse, ben kitaba geri döneyim :) 

Beni Hatırladın Mı?, Lexi Smart isimli 25 yaşında bir kızın hikayesi... Lexi bir trafik kazası geçiriyor, gözünü bir hastane odasında açıyor, 28 yaşında olduğunu ve son 3 senelik hafızasını kaybettiğini fark ediyor. Ne garip bir hikaye, değil mi? Sizce sonrasında ne olacak? Hafızası geri gelecek mi? Belki evet, belki hayır. Merak ettiyseniz kitabı okumalısınız :)

11 Eylül 2013 Çarşamba

Fark var!

Biliyorum Ceza'nın şarkısı gibi oldu başlık ama konumuz bambaşka bir şey aslında...

Diyelim ki iki terim, kavram, nesne veya konunun arasındaki farkları merak ediyorsunuz. Mesela MP3 ve FLAC... Ya da şeker ve mısır şurubu... Ya da yoga ve pilates... Daha bir sürü örnek verilebilir. Böyle bir durumda ne yaparsınız, nasıl araştırır ve aradığınız cevapları bulursunuz? Ben Differencebetween.net sitesinden bakıyorum :)


Differencebetween.net sitesine girerek aradığınız iki şeyin farklılıklarını kolayca öğrenebilirsiniz. Aklınızda bulunsun :) Ama yine kaynağın İngilizce olduğunu baştan belirteyim.

10 Eylül 2013 Salı

Sosyal medyacılar buraya!

Eğer siz de sosyal medyayla ilgilenenlerdenseniz -ki şu anda bu yazıyı okuyorsanız muhtemelen az da olsa ilgileniyorsunuzdur- bu tavsiyemi dikkate alın :)


Social Media Today; halkla ilişkiler, pazarlama, reklam veya sosyal medyanın önem taşıdığı diğer sektörlerde çalışan profesyonellere yönelik, bağımsız bir online komünite. Sitede her gün sosyal medyayla ilgili farklı içerikler sunuluyor. Ancak içerikler İngilizce olduğu için dil bilmeniz gerekiyor. Faydalı olması dileğiyle :)

9 Eylül 2013 Pazartesi

Rejimimin kaymaklı kadayıfı :)

Rejim zor iş... Allah'tan rejimi güzelleştiren şeyler var da biraz avunuyoruz :) Bugün size rejim döneminin "kaymaklı kadayıfı" Activia çilekli yoğurttan bahsetmek istiyorum. Tamam, kaymaklı kadayıfa ne görüntüsü ne de tadı benziyor ama rejimdeyken ancak bu kadarı olur. Bana o yoklukta aynen kaymaklı kadayıf gibi geliyor :)

Activia çilekli yoğurt 4'lü paketler halinde satılıyor (Bildiğim kadarıyla sadece bir tane almak isterseniz alamıyorsunuz). Tadı gerçekten çok güzel olduğu için bir taneyle yetinemiyorsunuz zaten :) Rejimde olduğunuzu unutturuyor adeta :) Tabii abartıp çok yememek de lazım.

1 porsiyonunda (yani 110 gr'da) 103,7 kalori var. Bir tatlıya göre çok iyi ama yine de dikkatli olmakta fayda var; çünkü 103,7 kalori demek neredeyse 2 elma demek...

İnternet sitelerine baktım hemen: Activia üretilirken taze süt, yoğurt mayası ve doğal probiyotik maya kullanılıyor, meyveli çeşitleri de mevsiminde toplanmış meyveler kullanılarak üretiliyormuş. Lezzeti buradan geliyor demek ki!

Bir de çok faydalı özellikleri varmış:

- Düzenli tüketildiğinde içerdiği probiyotikler sayesinde sindirim sisteminizi düzenlemeye yardımcı oluyor.
- İçerisinde vücudumuza zarar verebilecek herhangi bir madde bulunmuyor.
- İlaç ya da koruyucu katkı maddesi içermiyor, bilinen bir yan etkisi bulunmuyor.
- Kalsiyum açısından iyi bir kaynak ve yüksek kaliteli protein içeriğine sahip.

Hâlâ tadına bakmadıysanız bir bakın derim :)

6 Eylül 2013 Cuma

Hava nasıl olacak?

- Hava nasıl olacak?
- Acaba yağmur yağar mı?
- Ya fırtına çıkarsa?

Günlük hayatımızda bunun gibi birçok soru kafamızı gün boyu kurcalar durur. Eğer bu soruları "Yarın işe ne giysem?" düşüncesiyle soruyorsanız zaten çoktaaan televizyondan hava durumunu takip etmişsinizdir. Ama eğer bir tatil planı yapıyorsanız ya da bir organizasyon düzenliyorsanız, o zaman ilerleyen günlerin hava durumu tahminine ihtiyaç duyabilirsiniz.

İşte size çözümü: The Weather Channel'da herhangi bir bölgenin 10 günlük hava tahminini bulabilirsiniz. Tek yapmanız gereken sayfa açıldığında sağ üst tarafta görünen arama kutucuğuna, hava tahminini öğrenmek istediğiniz ilin adını yazmak. Daha sonra çıkan sonuç ekranından o ili seçiyorsunuz ve işte ta ta ta taamm! Sadece 10 günlük raporu değil; günlük, saatlik, yarın, hafta sonu, 5 günlük, 10 günlük, aylık raporları da görebiliyorsunuz. Aklınızın bir köşesinde bulundurun, bir gün işinize mutlaka yarar :)

5 Eylül 2013 Perşembe

Artdeco farlar bir harika!

Bugün size tavsiye edeceğim farla taa üniversite yıllarımda tanışmıştım. O zamanlar Art Deco markası sadece Boyner mağazalarında satışa sunuluyordu. Üniversite mezuniyet makyajımı da kendim yapmış ve yaparken Art Deco farımı kullanmıştım.

Peki bu farı neden tavsiye ediyorum? Birden fazla sebep var :)

1. Kıvamı gerçekten çok güzel. Ne çok bulaşacak kadar yumuşak, ne de zor sürülecek kadar sert.

2. Renk seçenekleri çok çeşitli... Harika tonları var, basmakalıp değil. Simli, simsiz birçok ton seçebiliyorsunuz.

3. Mıknatıslı paletleri var. 2'li ya da 4'lü paletlerden birini satın alarak istediğiniz farları palete yerleştiriyorsunuz ve bu palet tekrar kullanılabiliyor. Çünkü biten farı atıp yerine başka bir far koyabiliyorsunuz.

Sanırım daha saysam sayarım güzel yönlerini. İyisi mi siz bir Boyner ya da Douglas'ın önünden geçerken kendiniz bakın bu ürüne. Benim çok işime yarıyor :)

2 Eylül 2013 Pazartesi

Tüm dünya tek bir karede!

İddia ediyorum; böyle bir görüntüyü hayatınızda hiç görmemiş olabilirsiniz! Tüm dünyanın fotoğrafı tek bir karede... Üstelik gece vakti…

Merak ettiniz mi? O halde Redrat’ın sayfasını ziyaret edin ve tüm dünyada geceyi aynı karede görün! :)

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Dünyanın kaçıncı zenginisiniz?

Bilirsiniz, her yıl ülkelerin veya dünyanın en zenginleri listesi yayınlanır. Ağırlıklı olarak işadamlarını, işkadınlarını ya da ünlü isimleri görürüz bu listelerde.

Peki hiç düşündünüz mü, acaba siz bu listede kaçıncı sırada yer alırdınız?

Eğer merak ediyorsanız Global Rich List’in sitesine bakabilirsiniz. Bu siteye girerek yıllık gelirinizi yazdığınızda, dünyanın kaçıncı zengini olduğunuzu öğrenebilirsiniz :)

30 Ağustos 2013 Cuma

29 Ağustos 2013 Perşembe

Onlar kesinlikle bu dünyadan değil!

Daha önce The Voca People ismini duymuş muydunuz? Ben onlara yıllar önce şans eseri internette rastladım. Sadece insan sesiyle, enstrümansız müzik yapıyorlardı ama enstrümansız olduğuna inanmak için ancak gözlerinizle görmeniz gerekiyor :) 

The Voca People, kendi deyimleriyle "İletişimin müzik ve vokal ifadelerle yapıldığı, güneşin arkasında yer alan Voca gezegeninden gelen dostcanlısı yaratıklar"... Bu başarılı vokal teatral performans grubu, vokal sesleri ve akapella tarzını modern beat-box ile birleştirerek farklı bir yorum sunuyor. Merak ettiniz, değil mi? O halde ilk video için burayı ve ikinci video için burayı tıklayın :)

27 Ağustos 2013 Salı

İngilizce yazışma örnekleri

Çoğumuz, iş hayatında aktif bir şekilde yabancı dil kullanıyoruz. Özellikle de yabancı bir firmada çalışıyorsak ya da yurtdışıyla yoğun olarak iş yapıyorsak...

Yabancı dil diyorsam anlayın ki İngilizce'den bahsediyorum. Çünkü bugün İngilizce bilmeden herhangi bir işe bile giremiyorsunuz neredeyse. Diğer yabancı diller de kariyer ve iletişim için çok önemli elbette ama İngilizce artık günümüzde olmazsa olmaz bir durumda... Neyse biz konumuza geri dönelim :)

Eğer işiniz gereği İngilizce yazışmalar yapmanız gerekiyorsa, bu yazışmaları ne kadar hatasız ve düzgün yaptığınız da bir o kadar önemli olacaktır. O halde bu önerime kulak verin!

Karşınızdaki kişiye ya da kişilere hatasız ve etkin bir dille ulaşmak için yararlanabileceğiniz bir site biliyorum: Career Lab. Birçok konuda İngilizce yazışma örneklerine bu sitesinden ulaşabilirsiniz. Umarım faydalı olur :)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Bugün günlerden...

Bugün günlerden ne? 26 Ağustos 2013 mü? Bizim takvimimize göre evet ama belki başka takvimlere göre farklı bir gündür. Hiç düşündünüz mü?

Dünya üzerinde kaç takvim var? Valla ben tam olarak kaç tane var bilmiyorum ama farklı kültürlerden, farklı çağlardan onlarca takvim var sonuçta... Hicri takvim, Maya takvimi, Çin takvimi bunlardan sadece birkaçı. 

Peki o takvimlerde bugünün tarihini sorgulamak ister miydiniz? Yani bugün bize 26 Ağutos 2013 ama o takvimlere göre ne acaba?

Eğer merak ediyorsanız Isotropic’in sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

23 Ağustos 2013 Cuma

Kendime "pes" diyorum!

Ben manikürüne-pedikürüne düşkün, bakımını aksatmayan biriyim. Ezelden beri böyle bu. Hatta üniversitedeyken beni 4 yıllık üniversite hayatımızda ilk kez ojesiz gören bir arkadaşım "Hayırdır, hasta falan mısın yoksa?" demişti :) O kadar yani... Yıllardır 2-3 rengim vardır, klasik. Onların dışına da pek çıkmam. Evde hep taze ojem olur. Ama şöyle bir sıkıntım oluyor: Flor Mar ve Pastel'in ojeleri çok makul fiyatlı, çok da iyi ama maalesef diğer tüm ucuz ojeler gibi çabuk bayatlıyor, yapış yapış ve koyu bir kıvam halini alıyorlar bir süre sonra.

Geçenlerde arkadaşlarımdan birinde Chanel'in Black Satin siyah ojesini gördüm. Pahalı ojeler konusundaki klasik tavrımla "Kızım, kimbilir bu ojeye kaç para vermişsindir. Onun yerine neredeyse 25 oje alırsın!" dedim. Dedim ama bir baktım ki sürüşü bir harika, çabuk kuruyor, renk dalgalanması yapmıyor. Üstelik hemen koyulaşmıyormuş da, arkadaşım aylardır kullandığını söyledi.

Bunun üzerine ben de kendime "pes" diyerek gidip bir Chanel Black Satin oje aldım. Pişman değilim, yine olsa yine yaparım :)

Sonuçta kuaföre gidip manikür-pedikür yaptıracaktım. Dedim ki "En iyisi bu sefer kendim yapayım manikürümü-pedikürümü, bir yerden tasarruf etmek lazım!" Oturdum, evdeki onlarca bakım ürünümü ve manikür setimi koydum önüme. Gayet de başarılı bir şekilde tamamladım el ve ayak bakımımı. Tasarruf ettim, bu harcama hakkımı da Chanel ojem için kullandım. İçim rahat :) Paranıza kıyabilirseniz bir deneyim derim...

22 Ağustos 2013 Perşembe

Neyin kısaltması bu?

Bazen olur mu size de bir kısaltma görüp de ne olduğunu bilmediğiniz? Ben meraklı da bir insan olduğum için hemen kafama takarım, Google'a bakarım ne olduğunu öğrenmek için. Ama aynı kısaltma birden fazla şey anlamına da gelebiliyor bazen...

Eğer bir gün bir kısaltma görür ve "Neyin kısaltması bu?" diye merak ederseniz Acronym Finder'ın sitesine bakabilirsiniz.

Tek yapmanız gereken Acronym Finder 'ın sitesine girerek oradaki arama çubuğuna merak ettiğiniz kısaltmayı yazmak... Ve işte cevap karşısında! :)

Faydalı olması dileğiyle...

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Aya Yorgi Koyu...

Çeşme’nin en güzel yerlerinden biri, tartışmasız Aya Yorgi Koyu... Neredeyse "Tatilimi Çeşme'de geçirdim" yerine "Aya Yorgi"de geçirdim diyebilirim :)


Burada bol müzikli, bol eğlenceli, renkli, hareketli, cıvıl cıvıl plajlar var, hepsi de sıra sıra dizilmiş. Eğer Aya Yorgi'ye henüz gitmediyseniz (pek mümkün değil ama:)) ya da buradaki tüm plajları bilmiyorsanız diye sırasıyla yazıyorum şimdi. Hazır mısınız? :)

Babylon tam da Babylon ruhunu plajda keyifle yaşamaya devam etmek için ideal. Radyo Babylon’un müziklerini dinlerken bir yandan güneşleniyor ve muhteşem denizin keyfini çıkarıyorsunuz. Plaj yaklaşık 1000 kişilik bir kapasiteye sahip.

Çimenli alanları çocuklu aileler için oldukça uygun. Yok eğer arkadaş grubuyla geldiyseniz, çocuksuz bölgede de keyfinize bakabilirsiniz; haberiniz olsun.

Sole&Mare, Aya Yorgi Koyu'na en hakim noktalardan birinde yer alıyor. 10 seneden fazla süredir faaliyet gösteren bu beach club, gençlerin en çok tercih ettiği mekanlardan biri diyebiliriz... Türkiye'ye gelen Cruise gemilerinin misafirleri bile buraya uğramadan gitmiyor desek yanlış olmaz herhalde.

Şezlong ile rahat ediyorsanız kötü haber: Burada yastıklar üzerinde güneşleniyorsunuz. Ama bu bir dezavantaj değil, sadece tercih meselesi elbette...

Marrakech, 1,400 m2 alan üzerine kurulu bir diğer favori beach club... 50 metrelik sahil şeridiyle burası da Aya Yorgi'ye hakim bir noktada bulunuyor. Ayrıca 25 metrelik de bir iskelesi var.

Tasarımıyla da göz dolduran bu beach club, özellikle akşamları gençlerin akınına uğruyor. Aman ha rezervasyonsuz gideyim demeyin. Özellikle de Marrakech'e; çünkü Marrakech'in gerek gündüz gerekse gece kapıdan misafir alırken çok ama çok seçici olduğunu da duydum, benden söylemesi...

Paparazzi, koyun en eski mekanlarından biri... 26 yıldan bu yana aynı isimle, aynı yerde, aynı işletmeci ve aynı çizgiyle misafirlerini ağırlıyor. Bungalova benzer tasarımı, Paparazzi'yi koyun diğer plajlarından gözle görülür biçimde ayırıyor.

Mekan, Akdeniz ve Ege mutfağının en özel yemeklerini sunuyor. Sloganları “Mutluluğun ayakları suya değer mi?” Paparazzi’de gerçekten değiyor. Ama gitmeden önce rezervasyon yaptırmak şart! Sakın unutmayın :)

Kafe Pi Aya Yorgi'deki son durağımız ve benim favori mekanım... Retro bir tarzı var buranın; renkli, cıvıl cıvıl bir beach club. Biz açıkçası en rahat burada vakit geçirdik diyebilirim. Şezlongları çok rahat (Bu yazıdan da anlayacağınız gibi ben şezlongda daha rahat ediyorum), Aya Yorgi'nin sonunda olduğu için karmaşadan daha uzak bir noktada. Yemekleri de oldukça lezzetli. Test edildi, onaylandı :)

Bu plajların hepsi gündüzleri beach club, geceleri kulüp olarak hizmet veriyor. Burada dikkat etmeniz gereken şey şu: Yer bulabilmek için ya çok erken gitmek ya da rezervasyon yaptırmak durumundasınız. Haa bir de kızlı-erkekli bir grup olarak gitmenizde fayda var. Örneğin; 2 erkek giderseniz almayabiliyorlarmış. Benden söylemesi :)

19 Ağustos 2013 Pazartesi

İşte buldum!

Bir zamanlar Guess'in Gold isimli bir parfümü vardı. Ben çok severek kullanıyordum. ABD'de okurken tanışmıştım ilk bu parfümle, Türkiye'ye gelirken de yanımda getirmiştim. Bir süre sonra Guess bu parfüm serisini kaldırdı. Ben cidden üzüldüm tabii...

Aradım, taradım, her yere sordum, hiçbir yerde bulamadım. Taa ki geçen seneye kadar. Geçen sene sonunda arkadaşımla ABD'ye gittiğimde, Las Vegas'ta bir outlette geziyorduk. Bir parfüm mağazası gördük ve hemen içeri girdik. Parfümleri denerken bir de baktım satıcı kadın bana bir parfüm denettirmek istiyor. Kim Kardashian Gold...

Bu parfüm Guess Gold'a öyle çok benziyor ki. Tamamen aynısı diyemem ama gerçekten de çok benziyor. Yani anlayacağınız; sevdiğim parfüme çookkk yakın bir parfüm bulmanın mutluluğuyla döndüm ABD'den...

Şekerli bir parfüm arayanınız varsa bir denesin derim, fiyatları da çok yüksek değil :)

16 Ağustos 2013 Cuma

Ailemizin yeni üyesi Lulu

Dedim ya ben yeğenlerine ultra düşkün bir teyzeyim; geçenlerde bizim 3 numaraya yeni bir kitap serisi aldım. Lulu diye cici bir kızcağızın hikayesi bu... Kitaplarda açılan minik kapakçıklar ve fermuar gibi aksesuvarlar var. Bizim minnakın çok ilgisini çekti. Şimdi durup durup "Luluuu" diye sesleniyor ve kütüphanesinden Lulu serisi kitaplarını getiriyor önüme "oku bana bunları" diye. Yani kısacası Lulu artık ailemizin yeni üyesi :)

Seride 5 kitap var: Benim Adım Lulu, Lulu’nun Öğle Yemeği, Lulu’nun Ayakkabıları, Lulu Tuvalete Gidiyor ve Lulu’nun Kıyafetleri...

İşte size bu kitaplardan benim favorim olan 2 sayfa. Eee benim gibi bir kokoştan da ancak bu süslü sayfaları beğenmesi beklenir :)




Lulu Serisi'ne ulaşmak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz. Keyifli okumalar :)

15 Ağustos 2013 Perşembe

Hoşgörü ve kültürel çeşitlilik

Mostar Köprüsü'nün adını mutlaka duymuşsunuzdur. Neretva nehrinin üzerine kurulu bu köprü, Bosna'ya giderseniz mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri... Köprünün orijinal adı "Stari Most", yani "eski köprü"... 1566'da Mimar Sinan'in öğrencilerinden Hayreddin adında bir mimar tarafından inşa edilmiş. İnşa edildikten sonra da şehre ismini vermiş.


Bosna Hersek 2 bölgeden oluşuyor. Mostar, Herzegovina bölgesinin en önemli şehri. Şehrin 2 tarafını birleştiren Mostar Köprüsü de tam anlamıyla hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembölü olmuş tarih içerisinde. Bugün Mostar çok uluslu bir yönetim tarafından idare ediliyor. Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşıyor. İşte kültürel çeşitlilik de buradan geliyor.

Köprü maalesef 1993'te savaş sırasında yıkılmış. Savaştan sonra, yıkılanın yerine İngilizler tarafından geçici olarak demir bir köprü inşa edilmiş. 1997'de ise UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle tekrar inşa çalışmaları başlamış. Macar donanmasından dalgıçlar nehir yatağından yıkılan köprünün orijinal taşlarını bulup çıkarmış, eksik kalan taşlar ise orijinaline yakın yeni taşlarla doldurulmuş.

Köprünün yeniden inşası 2003 yılında tamamlanmış ve körpü hemen hemen eski görüntüsüne dönmüş. 23 Temmuz 2004'te de Prens Charles tarafından açılmış.

2005'te Mostar şehriyle birlikte Dünya Mirasları listesine eklenen Mostar Köprüsü; 24 m. yüksekliğinde, 30 m. uzunluğunda ve 4 m. genişliğinde...

Eğer bir gün Bosna Hersek'i ziyaret etme şansınız olursa Mostar'ı ve Mostar Köprüsü'nü görmeden dönmeyin... Gerçekten buna değecek! Umarım Mostar Köprüsü ve dünyadaki diğer hiçbir körpü bir daha yıkılmaz, canlar yanmaz...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Kim bu öküz?

Demiştim size Alaçatı/Çeşme yazıları bitmez, yandınız diye. Buyrun bir tane daha :) Bu yazım Alaçatı Port Marina'da bu yaz açılan Öküz Bar ile ilgili...

Gerçekten de kim bu Öküz? Bu; Öküz Bar'ın 5. şubesi... Alaçatı Port'un güzelliğini gözler önüne seren bir yapısı var mekanın. Aşağıdaki resimlere bakınca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız :) 

Ortalama 800 kişilik kapasiteye sahip. Haftanın 7 günü saat 16.00 ile 04.00 arası açık ve neredeyse her gün insanla dolup taşıyor. Müzik güzel, eğlenceli... Fakat çok ilginç geçişleri var DJ arkadaşın :) Bir anda "I gotta feeling" çalarken neredeyse şarkıyı yarıda kesip "Şinanay da yavrum şinaşinanay"a bağlayabiliyor :) Ama eğlendiriyor mu? Cevabım kesinlikle evet!


Tabii sadece bar olarak düşünmeyin; İtalyan mutfağıyla da oldukça iddialı. Ben özel Öküz soslu biftek yedim, gerçekten lezzetliydi. Yolunuz o taraflara düşerse mutlaka bir uğrayın bence :)

13 Ağustos 2013 Salı

Tatil bitmesin!

Bu bir Pazartesi & tatil sonrası sendromu yazısı... Peki neden bugün yani Salı günü yazıyorum? Çünkü sendromun etkilerini yeni yeni atlatmaya çalışıyorum. 


Çok keyifli bir bayram tatili geçirdim ama su gibi akıp gitti :( Zaman böyle ellerinizden kayarcasına uçar mı? Evet, uçtu. Aklınız tatilin o en neşeli, en keyifli, en renkli anlarında kalmaz mı? Evet, kaldı. Alaçatı'daydım bayramda... 7 gece 8 günlük muhteşem bir tatilin ardından, kalbim ve aklım Alaçatı'da kalarak İstanbul'un yolunu tuttum. Herneyse; bu kadar sendrom açıklaması yeter, biraz da güzel şeylerden bahsedelim (O kadar çok ki sanıyorum önümüzdeki aya kadar sadece Alaçatı/Çeşme yazabilirim :))

Siesta Otel isimli butik bir taş otelde kaldım tatil boyunca. Alaçatı'nın merkezinde yer alan bu tatlı otel, Şok marketinin tam üstünde ve köye yürüyüş mesafesinde... Binası tam da Alaçatı’nın mimari dokusuna uyumlu bir şekilde taştan yapılmış. Yemyeşil bir bahçesi de var, bahçedeki salıncakta bolca sallandık :) 

Sabah kahvaltıları bu bahçede servis ediliyor. Otelin sahibinin eşi, tonton mu tonton bir hanım. Elleriyle köy kahvaltısı hazırlıyor misafirlerine. Ama o ne kahvaltı o! :)

Otelde havuz yok ama zaten Alaçatı'ya ya da Çeşme'ye gidip hazuva girilir mi? Her gün Aya Yorgi'nin bir beach club'ına gitseniz 1 hafta biter zaten :)

Yani lafın kısası, Alaçatı'ya gitmek istiyorsanız mutlaka buraya bir bakın derim. Ve bu yazıya son verirken aklımdan geçen tek şey "Tatil neden bitti? Hiç bitmesiiinnnn!"...

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Atlar ve insanlar arasındaki mükemmel uyum

Siz hiç hayatınızda at tiyatrosu izlediniz mi? "At tiyatrosu mu? O da ne?" dediğinizi duyar gibiyim. Sizi merakta bırakmayayım: Zingaro Tiyatrosu'ndan bahsediyorum...

Zingaro, 1984'te Bartabas tarafından kurulan bir tiyatro grubu. Grupta yaklaşık 40 yetenekli ve özel yetiştirilmiş at, 16 dansçı ve 15 Roman müzisyen bulunuyor. Tiyatronun adı da kurucu Bartabas'ın atı Zingaro'dan geliyor. İspanyolca'da "çingene" demekmiş.

Bu Fransız at tiyatrosu grubu bugüne kadar Zingaro Chimere, Eclipse, Triptyk ve Battuta isimli harika şovlar yaptı. Aslında onlara sadece "Fransız at tiyatrosu" demek doğru olmaz; çünkü onlar dünyaca ünlü bir grup artık... Ben Zingaro'nun Battuta isimli gösterisini S Uluslararası Binicilik Merkezi'nin açılışında izleme şansına sahip olmuş kişilerden biriyim. Gerçekten de inanılmazlardı!


Kostümler, danslar, müzikler ve elbette atlarla insanların arasındaki uyum ve dostluk öyle etkileyiciydi ki; hala bugün gibi aklımda... Yüzlerce izleyici dakikalarca ayakta alkışlamıştık. İnanılmaz bir atmosferdi.

Battuta'dan sonra Darshan ve Calacas diye 2 şov daha yapmışlar. Gösteri tarihlerini ve yerlerini görmek için şurayı tıklayabilirsiniz. Maalesef yakın zamanda tekrar Türkiye'ye geleceklerine dair bir haber okumadım ama eğer siz onların gösteri yapacakları ülkelerde/şehirlerde yaşıyorsanız veya şans eseri o tarihlerde turistik amaçla ziyaret edecekseniz sakın kaçırmayın :)

8 Ağustos 2013 Perşembe

Şeker gibi bayram

Hepinize
mutlu,
huzurlu,
sağlıklı,
keyifli,
bol sohbetli,
bol kahkahalı,
eğlenceli,
dinlenmeli,
şeker gibi
bir bayram dilerim...

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Dağcılık üzerine bir kitap

Amerika'da eğitim alırken, hocalarımdan bir tanesi bize ödev olarak bir kitap okutmuştu. Adı: Into Thin Air. Gerçek bir hayat hikayesi olan bu kitap, normalde konusu tamamen dağcılık olmasına ve benim dağcılıkla alakam olmamasına rağmen beni çok etkilemişti. Bu sebeple sizinle de paylaşmak istedim.

Hikaye şöyle: 1996 dağcılık sezonu Everest tarihinin en çok ölüm yaşanan yılı. O yıl maalesef 15 kişi zirveye ulaşmaya çalışırken hayatını kaybetmiş. Everest Dağı felaketinin canlı tanıklarından biri de Amerikalı yazar ve dağcı  Jon Krakauer.

Jon Krakauer’in Everest macerası, o dönemde çalışmakta olduğu Outside isimli derginin onu Everest Dağı'yla ilgili bir yazı yazmak üzere dağcılara katılmak amacıyla Nepal'e göndermesiyle başlamış.  Maalesef bu macera "1996 Everest Felaketi" olarak alınan bir olayla sonuçlanmış. Zirveye ulaştıktan sonra, 6 kişiden 4'ü (aralarında grup liderinin de bulunduğu) fırtınada hayatlarını kaybetmiş :(

Jon Krakauer, felaketin ardından Outside dergisinde bir makale yazmış ve sonra da bir kitap yazmaya karar vermiş. Orijinal adıyla "Into Thin Air: A Personal Account of the Mt. Everest Disaster" ulusal en çok satanlar listesine girmiş bir kitap. 10 Mayıs 1996 tarihinde yaşananları detaylı bilgiler ve fotoğraflarla anlatan kitabın "Into Thin Air: Deaths on Everest" isimli bir TV filmi de çekilmiş.

Toplumun bir kesimi Jon Krakauer'i bu olayı ticaretleştirdiği için eleştirmiş. Ben sadece o gün orada neler yaşandığını herkesin bilmesini istemiş diye düşünüyorum. Eğer siz de gerçek hayat hikayelerini okumaktan keyif alan ya da dağcılıkla ilgilenen biriyseniz, bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Ben kitabı İngilizce okudum ancak Türkçe versiyonu Doğan Kitap'tan basılmış. Kitabı şuradan bulabilirsiniz.

6 Ağustos 2013 Salı

El yapımı sabunlar

Siz de katı sabunları sıvı sabunlara tercih edenlerden misiniz benim gibi? Öyleyse bu yazı hoşunuza gidecektir diye düşünüyorum. Yazım, Lush isimli özel bir markayla ilgili...

Adını muhakkak duymuşsunuzdur ya da mağazasının önünden geçerken o tarifsiz güzellikteki aromalar burnunuza kadar gelmiştir ama biz markayı biraz daha yakından tanıyalım: 

Lush, kozmetik sektörüne 1995'te İngiltere'de giren ve şu anda 30'dan fazla ülkede yer alan bir marka... Renkli ve aromalı ürünleriyle dikkat çekiyor. Saç bakımı, yüz bakımı, vücut bakımı ve daha birçok alanda ürünleri var. 

Taze meyve ve sebzeler kullanarak el yapımı ürünler üretiyor ve hayvanlar üzerinde test yapmıyor!

Benim en çok ilgimi çeken Lush'ın katı sabunları... İlginç renk, şekil ve kokulardaki bu sabunları mutlaka denemelisiniz. Geçenlerde en yakın arkadaşım ve eşi bana Lush'tan bir sabun almış sevdiğimi bildikleri için. Çantam hala o güzel aromayla dolu :) 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Yok böyle telefon!


Bu yazıyı okumadan önce lütfen şurayı tıklayarak videoyu izleyin...

---o---

Ben bu videoyu yıllar önce bir arkadaşım sayesinde görmüştüm. Videoda anlatılan (ve yanda gördüğünüz) cihaz ne harika, değil mi? 

Hayal edebileceğimizden çok daha fazlasını avucumuzun içine koyan muhteşem bir cihaz... Bir nevi mucize! Hem video gösterici, hem simultane çevirmen, hem kahve makinası, hem müzik aleti hem de tıraş makinesi; normal telefon özelliklerinin yanı sıra... Ama size üzücü bir haberim var: 

Maalesef Pomegranate isimli bir telefon sadece bir kurgu... 

Pomegranate telefonu, Nova Scotia'nın reklam kampanyası... "Nova Scotia da neymiş?" derseniz (ki ben demiştim), hemen açıklayayım: Kanada’nın güneydoğusunda yer alan küçük bir şehir. Küçük dediğime bakmayın, aslında Atlantik Kanada'nın en kalabalık şehriymiş. 

İnternetten araştırınca adeta cennet gibi bir yere benziyor. Bu viral video da Nova Scotia'yı dünyaya tanıtmayı hedeflemiş. Herkese ulaşmıştır, ulaşmamıştır, orası tartışılır ama sizce de çok zekice bir kampanya değil mi? 

Ana tem da şu: “Bir gün, istediğiniz her şeyi bir cihazda bulabileceksiniz. Bugün, istediğiniz her şeyi bir yerde bulabilirsiniz". Burası da elbette Nova Scotia. Bir gün gider de görürsek doğru söyleyip söylemediklerini anlayacağız :)